27 Haziran 2011 Pazartesi

BY LAST SHADOW PUPPETS




innocence and arrogance entwined,
in the filthiest of minds.
she was bitten on her birthday and now,
a face in the crowd she's not
and i suspect that now forever the shape she
came to escape is forgot.
and it's a lot to ask her not to sting and give
her less than everything,
around your crooked conscience she will wind.


18 Haziran 2011 Cumartesi

SET BALIK




Kireçburnu'nda Set Balık. Hüma kuşum ile beraber. Gecikmiş bir doğum günü kutlamasını ve geçenlerde yaşanan bir kalamar faciasını telafi etmek üzere:)

Herşey, her zamanki gibi muhteşem.

Boğaz'ın dibinde açık havada olmak.
Hızlı ve özenli servis.
Güleryüzlü, nazik, konuşkan servis elemanları.
Hepsi birbirinden lezzetli yiyecekler.

Set Balık 1986’dan beri hizmet veren, babadan oğula geçmiş olan bir aile işletmesi. Kalitesinden hiç ödün vermeyen, uygun fiyatlarıyla, kazıklanmadan  Boğaz'da balık yenebilecek bir restaurant.
Hep çok dolu olduğu için mutlaka rezervasyon yaptırmak gerekiyor. Haftasonu için bir kaç gün önceden hatta...

Giderken seçim de yapmak gerekiyor ( en azından bizim için :));
Ya salata, soğuk mezeler ve ara sıcaklardan yenecek ya da sadece salata, balık. Ziyafete son noktayı koyan tatlıları da düşünürsek, hepsinin aynı sofrada yenmesi mümkün değil gibi görünüyor. Yiyebilen varsa tebrikler!

Tüm yiyecekler çok çeşitli ve değişik. Farklı karışımlar (örneğin Curry ve safranlı ) deneyip, yeni tatlar yaratmakta çok başarılılar.

Karides güveci ( kullanılan tereyağ çok özel), safranlı deniz mahsülleri pilavını, fener balığından yapılan Cağ kebabını, kalamar köftesini, tatlı ekşi soslu karides köftesini (Uzakdoğu mutfağı sevenler buna bayılabilir),
acılı balık kokoreci, ana yemeklerden patlıcanlı deniz çipurasını denemenizi özellikle tavsiye ederim.

Tatlılara gelince, çikolatalı sufleye tapan ve bir çok yerde yemiş biri olarak, İstanbul'da en iyi yapan yer olduğunu söyleyebilirim.

Senelerin dostu Ferda Bey'e bu güzel mekan için  bir kere daha, bin kere daha teşekkür ediyoruz:):)

16 Haziran 2011 Perşembe

BİLARDO TOPLARI

Ayrıldığımız gündü.
Mutfaktaydık, buzdolabının yanında, kapısı açıktı, herşey bambaşka görünüyordu yüzüne vuran o soğuk ışıkta.
''biliyor musun,'' dedin. ''sen neye benziyorsun biliyor musun?''
Epeydir aradığın şeyi bulmuş olmanın hem sevinç, hem keder veren gizi bir an için bulandırmıştı yüzüdeki tedirginliği, kırıklığı. Sis açığa çıkmıştı. Sonra yavaşça çevirip başını yüzüme baktın kuyuya düşmeye benzeyen derin bir korkuyla.

''neye?'' dedim, yanyanayken yaşadığımız ayrılığın adını sorar gibi, ''neye?''
''bilardo toplarına.''
''neden?'' dedim.
''yazgını hep başkalarının ıstakalarının insafına bırakıyorsun da ondan...''

Bir uçurum gibi derinleşen sessizlik o an başlamıştı bile bizi birbirimizden uzaklaştırmaya
beni terketmeden önce yaptığın son konuşma oldu bu.

Sonra iki arkadaşım geldi, birinin omuzunda ağladım, hangisiydi şimdi hatırlamıyorum. Sonra birlikte başka bir kente gittik, anlarsın ayrılığın ilk günlerine o eve katlanamazdım,
sonra ben başka aşklara, sonra başka evlerin duvarlarına başka takvimler astım.
Şimdi ne zaman birinden ayrılsam ıstakaların sesi patlıyor kulaklarımda
ardından bilardo topları
dağılıyor dört bir yana
seni hatırlıyorum o soğuk ışıkta bir daha
bir daha
bir daha

                                                                          MURATHAN MUNGAN-YAZ GEÇER

13 Haziran 2011 Pazartesi

MESNEVİ'DEN

Birisi geldi, bir dostun, bir sevgilinin kapısını çaldı;

Sevgili, '' kimsin a güvenilir er, '' dedi.

Adam, '' benim '' deyince, '' git, ''dedi;

''şimdi çağı değil, böylesine sofrada ham kişinin yeri yok.''

Ham kişiyi ayrılık ateşinden başka ne pişirebilir,

ikiyüzlülükten ne kurtarabilir?

O yoksul gitti, tam bir yıl yollara düştü;

sevgilinin ayrılığıyla kıvılcımlar saçarak cayır cayır yandı.

O yanmış yakılmış kişi pişti; olgunlaştı.

Geri geldi, yine sevgilinin evinin çevresine düştü.

Yüzlerce korkuyla, yüzlerce defa edebi gözeterek

kapının halkasını çaldı; ağzından edebe aykırı bir söz

çıkacak diye de korkup duruyordu.

Sevgili, ''kapıdaki kim?'' diye bağırdı.

Adam, ''a gönüller alan,'' dedi, '' kapıdaki sensin ''

Sevgilisi, '' mademki bensin, gel içeriye gir,'' dedi.

''ev dar, iki kişi sığmıyor. "

                                                        Mesnevi C. 1, Sh.3068-3075

11 Haziran 2011 Cumartesi

KADIN




Bir erkeğin düşünsel yeteneği, estetik birikimleri ne olursa olsun, hayatta durduğu kat, içine doğduğu kattır, tanıdığı ilk kadının, annesinin onu bıraktığı kat...

Giyim zevkinin bulunmadığı bir bahçede doğduysanız, giyim zevkinizin gelişmiş olduğu bir bahçeye sizi ancak bir kadın götürür.
Sofraların inceliklerle donatılmadığı bir katta doğduysanız, incelikli sofraların bulunduğu kata sizi götürecek olan da bir kadındır.

Birlikte olduğunuz kadın değiştiğinde, değişen yalnızca bir kadın değildir, hayatın neredeyse bütünü değişir, bir başka kata, bir başka bahçeye geçersiniz, orada herşey farklıdır.
Dinlediğiniz müzik, okuduğunuz kitap, yediğiniz yemek, gittiğiniz yerler, buluştuğunuz arkadaşlar, hatta taktığınız kravat bile değişir.
Bir erkeği hayatın içinde kadınlar gezdirir, hayatın katları arasında kadınlar dolaştırır.

Zevkli bir kadına rastlarsanız zevkiniz,
bilgili bir kadına rastlarsanız bilginiz,
esprili bir kadına rastlarsanız espriniz,
zeki bir kadına rastlarsanız zekânız gelişir;
yeni huysuzluklar, kaprisler, kavga nedenleri, acılar da öğrenirsiniz.

Hayat, kutsal kitaplarda anlatıldığı gibi kat kattır; Babil'in asma bahçeleri gibi teraslar halinde yükselir.
Bir terastan bir terasa sizi kadınlar götürür.
Ve, bugün durduğunuz teras, seyrettiğiniz manzara, gördüğünüz hayat, yanınızdaki kadının terası, manzarası, hayatıdır; hayatın hangi katında durduğunuzu, yanınızdaki kadının durduğu kat belirler.
Hayatınız seçtiğiniz kadındır
Siz bir kadın değil, bir hayat seçersiniz...

5 Haziran 2011 Pazar

BENCE MALUMDUR





Dikenin kalbime battığı bir sonbahar günüdür
sen elini bulutların içinde gezdirirsin
bulutlar senin gözlerinin üstünde yürürler
içini kurtlar kemirir
bence malumdur

Buğulanmış camların arkasında masmavi yüzün
senin ateşler içinde olduğun
bence malumdur

Ellerin muhakkak çocuk elleridir
hep kimsenin bilmediği türküler düşünürsün
onlar neden daima okul türküleridir
süleymancıktan bahseder
kara toprakta açık yeşil bir yıldız gibi akıp giden
süleymancıktan
ve karınca yuvalarından bahseder
ışıksız kömürsüz karınca yuvalarından
gökyüzünde kızıl bir hilalin kaydığını görürsün
sen ansızın gökyüzünde görünürsün
gözlerinin rengi
bence malumdur

Elinde değildir akşam serinliğinde üşürsün
eylül'den itibaren geceler hazindir uzundur
sokaklar yorulur uykuya varıp gelirler
sokakların üstüne bulutlar gelirler
bulutların üstüne yıldızların gözleri gelir
bir yıldız bir yıldızın ardınca gider
yıldızların kayboldukları yer
bence malumdur

Karanlıkta bir şeyler kopar dağılır
uzaktan yabancı sesler duyulur
sen elini bulutların içinde gezdirirsin
elin hayallerimi dağıtır
bilirsin
sen elini bulutların içinde gezdirirsin

                                                                      ATİLLA İLHAN

2 Haziran 2011 Perşembe

KADIRGA

Senelerce, senelerce evveldi;
Bir deniz ülkesinde... ve belki de
birbirine aktardığım defterlerin hepsinde
bu şiir vardı:
Senelerce, senelerce evveldi;
Biz seninle orada, o deniz ülkesinde tanıştık

uzak denizler, uzak yakınlıklar içinde
bir Kadırgada iki korsan
tarih, yarın, ütopya dolu sandıklar arasında
birbirimizi yaralarından tanıdık
dışı korsan, içi iç denizlerde yaşayan çocuklardık
konuşamadıklarımız bir bulut kalınlığında
duruyordu aramızda
oysa konuşsak yada dokunsak birbirimize
çekip gidecekti içimizdeki o korkunç noksanlık
batık gemilerin deniz diplerini saran
umutsuzluğu vurmuştu yüzümüze
birbirimizden ve aşkın keşfedilmemiş gizlerinden
ürküyorduk
bir definenin ikiye paylaştırılmış haritasında
bilmeden
birbirimize doğru ilerliyorduk.

kara görünmüyordu yokluğumuzda
kara çok uzakta
sahiller millerce
uzaktaydı birbirimizin yokluğunda
neyimiz vardı öfkeli bir gençlikten
mağrur inceliklerimizden
ve geceler boyu kısık yıldızlar altında anlatılan
ihanetlerin kara bilgisinden başka
biliyorduk geldiğimiz yer Atlantis
o yitik ütopya
gittiğimiz yer de ora
Senelerce, senelerce evveldi;
sen yoktun
bu aşk başladığında
Seneler, senelerce evveldi;
sen yoktun
ben de yoktum
bu aşk başladığında

                                                      M.MUNGAN-YAZ GEÇER