17 Eylül 2011 Cumartesi

OSAKA 3






Osaka notlarına devam;

Japonlar…her daim saygılı, düzenli, saf, temiz, bakımlı…

Sokaklarda ayakkabıları ayaklarına büyük gelen Japon kadınlar (hemen hemen tüm kadınlar büyük ayakkabı giyiyor…? Nedenini öğrenemedik), saçlarını sarıya boyatmış Japon gençler, bisiklet kullanırken şemsiye tutan, aynı zamanda telefonlarına mesaj yazabilen
Ve kaza yapmayan her yaştan insan göreceksiniz, şaşırmayın!!:)J
Bisikletleri kilitlemeden park yerlerine bırakıp gidebiliyorlar. Kimse kimsenin malını çalmıyor…!

Gündelik ihtiyaçlarınızı karşılamak için marketler mevcut, eczanelerin dışında bazı marketlerden reçetesiz satılan birçok ilacı temin etmeniz mümkün. Zararsız ağrı kesici, bitkisel uyku ilacı, yara yanık kremlerini bulacağım diye eczane aramanıza gerek yok.
7 Eleven’lar sabaha kadar açık.

Şehrin her yanında içecek ve sigara otomatları var.

Japon yemekleri yiyemeyenler için adım başı Mc Donald’s mevcut.

Japon yemeklerini yiyebilenler için seçenek çok fazla; Sushi yapan yerler, Tempura Restaurantları, bunlardan da sabaha kadar açık olanları var.





Miso çorbası Japon mutfağının bilinen yemeklerinden. Soya filizleri, yosun, taze soğanı
Fiks içeren, diğer malzemeleri değişebilen (istiridye, yengeç, sebze, et) bir çorba.
Tadı, benim için biraz fazla tuzlu olmakla beraber, fena değildir. Japonlar bu çorbayı genellikle kahvaltıda içmeyi tercih ediyorlar.




Tempura, Japon tarzı deniz ürünleri ve sebze kızartmaları. Un, kabartma tozu ve bir çeşit nişastaya bulanan yiyecekler susam yağında kızartılıyor. Yanında servis edilen sosu da lezzetlidir. Çok severim, gönül rahatlığı ile yiyebilirsiniz.

Yurtdışında süpermarket gezmeye bayılırım, buradaki süpermarketler de muhakkak görülmeli…özellikle sebze, meyve bölümleri. Sebze ve meyveler tek tek satılıyor, bizdeki gibi seç, torbaya doldur olayı yok. Hoş, seçmeye gerek de yok, çünkü hepsi bir örnek.
Boyutları, renkleri, üzerilerindeki çizgiler bile…hepsi ayrı,ayrı paketlenmiş ve satışa sunulmuş durumda. Fiyatları bizden pahalı.



her şeyin 100 yen’e satıldığı dükkanlara gidin. Envai çeşit ıvır zıvır bulacaksınız. Bahçe, mutfak, ev eşyaları, kırtasiye malzemeleri, parti süsleri…Çok keyifli…J


Tüm caddelerde oyun salonları var ve ağzına kadar her yaş diliminden Japonlarla dolu.




Sokaklarda başıboş kedi, köpek görmek imkansız. Sadece yanlarında gezdirdikleri köpeklere rastlayabiliyorsunuz. Onların da hepsi ufak cinsler. Japonya’da hiç kedi görmedim desem…J

Osaka Kalesi, Aquarium (değişik be ilginç türleri barındıran çok büyük akvaryum), Universal Stüdyoları ( Florida’dakini görmüştüm, oradakinden küçük ama yine de eğlenceli) görülmesi gereken yerlerden.

Eğer zamanınız varsa, ki her şehri 1 günde gezebiliyorsunuz, metro + tren bağlantılarıyla 1.00-1.30 saat süren Nara, Kyoto ve Kobe’ye gidilebilir.



15 Eylül 2011 Perşembe

OSAKA 2





Osaka notları;

Osaka Kansai bölgesinde bulunuyor. Sanayi merkezi ve bir liman kenti.

Konuşulan Japonca Tokyo’da konuşulandan farklı. Bir rivayete göre sadece dilleri değil, yapıları da farklıymış. Burada yaşayanların Tokyo ve civarında yaşayanlardan daha sıcak kanlı olduğu söyleniyor.

Şehir son derece düzenli ve temiz. Yerlerde çöp görmek imkansız. Bu kadar düzgünlük bir Türk olarak size çok garip gelebilir.

Çok güvenli. Etrafta polis göremiyorsunuz. Dışarıdan normal ofis gibi görünen küçücük polis merkezleri var. Onca arabaya, kalabalığa rağmen trafik, metro, yollar, kaldırımlar her şey tıkır tıkır işliyor.
Yurdumuzda eksik olmayan hırsızlık, kapkaç, sarkıntılık gibi olayları orada yok.  Sabahın 3’ünde  bile yürüyüşe çıktığınızda bomboş sokaklarda korkusuzca gezebiliyorsunuz.
Herhangi bir eşyanızı bir yerde unutursanız veya düşürürseniz siz geri dönüp alana kadar malınıza sahip çıkıyorlar, güvenlik görevlilerine teslim ediyorlar ya da  size verebilmek için arkanızdan kilometrelerce koşabiliyorlarJ


İngilizce bilmiyorlar, bilenleri de utangaçlıktan konuşmaya çekinebiliyor.Ancak bir şey sorduğunuzda dönüp uzaklaşmak yerine el,kol hareketleriyle kendilerini parçalarcasına cevaplamaya çalışıyorlar.


Pratik zekadan yoksunlar. Bu kadar büyük ve başarılı bir toplum nasıl pratik zekadan yoksun olur anlayabilmiş değilim. Menüdeki domates soslu makarnayı sossuz isteyin, bakın neler oluyor. Bir de çok yavaşlar. Herşeyi yavaş yapıyorlar. Ciddi bir sabır sınavı veriyorsunuz.


Şehir içinde otobüs, taksi ve metro ile gezebiliyorsunuz.
Otobüs duraklarında otobüsün ne kadar zaman içinde geleceği elektronik bir tabelada gösteriliyor ve örneğin, otobüsün gelmesine …. dakika, … saniye kaldığına dair Japonca ve İngilizce anons geliyor.

Taksilerin hepsi siyah renkte ve çok temiz. Taksi şöförlerinin hepsi siyah takım elbiseli, beyaz eldivenli papyon veya kravatlılar. Taksilerin kapısını siz binip, inerken otomatik tuşa basıp açan, arabasında asla sigara içmeyen nazik insanlar.

Metro ağı çok geniş ve kullanışlı. Metro istasyonlarına, çalışan kişilerin günün stresinden arınmaları ve rahatlamaları için ‘’doğa sesleri’’ yayını yapılıyor. Kuş, su, yağmur, deniz, dalga sesleri gibi…






.