6 Şubat 2011 Pazar

PERA'DA...

Pera Müzesi iki muhteşem sergiye ev sahipliği yapıyor; Frida Kahlo-Diego Rivera ve Çarlık Rusyası'ndan Sahneler.

Frida; Hastalıklı bir yaşam, hastalıklı bir aşk. Diego'nun onun için ne demek olduğunu '' "hayatta başıma iki korkunç kaza geldi, biri geçirdiğim otobüs kazası, diğeri de Diego"... diyerek anlatır.
Resimlerini sürrealist bulanlara, ''they thought i was a surrealist but i wasnt. i never painted dreams. i painted my reality...'' şeklinde cevap vermiştir.

Bugüne dek gördüğüm hiçbir resimde ''acı'' Frida'nın eserlerindeki  kadar renkli resmedilmemişti. Etkileyici ama aynı zamanda da rahatsız edici duygular uyandırıyor insanda.

Kahlo ve Diego'nun 40 yapıtından oluşan sergide, farklı zamanlarda çekilen fotoğrafları da yer alıyor.




Çarlık Rusyası'ndan Sahneler ise Frida ve Diego sergisi ile mukayese edildiğinde kat be kat çekici bir sergi.

St. Petersburg‘daki Rus Devlet Müzesi'nin koleksiyonundan seçilen yapıtlar devrime kadar yaşamın her alanından kesitleri yansıtıyor. Yoksulluk, köy yaşamı, halk eğlenceleri, çocuklar, genç yaşta yaşlı soylularla evlendirilen kadınlar (THE FATE OF WOMEN) 19.yüzyılın Rus klasikleri arasından çıkıp önümüzde sergileniyor.



Carl Lemokh'un ''Yaz'' ve ''Yeni Arkadaş'', Nikolay Pimonenko'nun ''Noel Falı'', Karneyev'in ''Eşitsiz Evlilik'', Juravlev'in ''Sunağın Önünde'' isimli eserleri özellikle çok etkileyiciydi.

Her iki sergi de muhakkak görülmeli.