21 Şubat 2011 Pazartesi

PUSLU KITALAR ATLASI

"tui lucent oculi
sicut solis radii
sicut splendor fulguris
lucem donat tenebris"

"senin karanlıktan uzak erdemli gözlerin güneşin ışıkları gibi parlıyor"



Bundan on yıl önce, bu kitapla keşfettim İhsan Oktay Anar'ı. Ve Puslu Kıtalar Atlası'nı anlatmak istediğim kimseye tam olarak anlatamadım, ifade etmekte zorlandım. Okuyanlar ne demek istediğimi anlayacaklardır.

Muhteşem bir anlatım, muhteşem benzetmeler, olağanüstü karakterler
Tarihin, felsefenin, mizahın, masalın, düşün, gerçeğin içiçe geçtiği, birbirine karıştığı nefis bir kurgu.
Düşlerle gerçeklerin sınırının olmaması, kendinizi içinde bulduğunuz fantastik ve mistik atmosfer.

Uzun İhsan Efendi, Bünyamin, Arap İhsan Efendi, Alibaz, Kubelik, Vardapet, Ebrehe, Zülfiyar, Hınzıryedi, Gazanfer...

Bir kitabın her karakteri mi bu kadar etkileyici ve ilginç olur?

Ve Uzun İhsan Efendi oğlunu yollamadan önce der ki;
''Ama bilmek ve şahit olmak en büyük mutluluktur. Macera ise büyük bir ibadettir; çünkü O'nun eserini tanımanın başka bir yolu olduğunu görebilmiş değilim. Kendi payıma ben, dünyayı rüyalarımla keşfetmeye çalıştım. Bu yeterince cesur olamadığımın bir göstergesi olabilir. Aynı hatayı senin de yapmana yol açmak istemiyorum. Sana izin veriyorum, git. Git ve benim göremediklerimi gör, dokunamadıklarıma dokun, sevemediklerimi sev ve hatta bu babanın çekmeye cesaret edemediği acıları çek. Dünyadan ve onun binbir halinden korkma.''

Ve siz, bu kitabı okurken 17.yüzyılda Konstantiniye'de geçen bir düş görürsünüz...

1 yorum:

Adsız dedi ki...

Artık yazmyacak diyorlar umarım doğru değildir