6 Mart 2011 Pazar

YÜZYILLIK YALNIZLIK




Çok çok uzun bir zaman önce.

Dünya çiçeği burnundayken, birçok şeyin adı yokken ve onlardan bahsederken parmakla göstermek gerekirken

Macondo’da işi bir türlü bitmeyen, sürekli doğaya yenik düşen bir ev vardır.
Bu evde hiç kimsenin aklı başında değildir

Siz bu deliler evinde dolaşıp durursunuz.
Tam yüzyıl boyunca…

Koca bir soy.
Dört kuşak Jose Arcadio’lar, Aureliano’lar.
Asiler, içine kapanıklar.
Askerler, zorbalar, aktivistler.
İlime adanmışlar, eğlenceye düşmüşler.
Mucizeler.
Yalnızlıklarından sıkılıp geri dönen ölüler.
Geri dönenlerle yalnızlıklarını paylaşan yaşayanlar.
Tüm erkeklerin, kadınların içinde yaşadığı tek başınalıkları.
Kendi halinde bir  köyken önce kasaba, sonra şehire dönüşen ve en sonunda kaçınılmaz yalnızlığına teslim olan Macondo.

Yüzyıllık hikayesi anlatılan aile fertlerinin sahip oldukları gücün, zenginliğin, güzelliğin, yeteneklerin, asaletin gelip geçiciliğini, en sonunda her birini yalnızlığa mahkum ederek vurgular Marquez.

Doğumlar, ölümler, aşklar, ayrılıklar, savaşlar, mücadeleler, yeniden doğumlar, ölümler…

İnsanlığın anlamsız dönüp duruşunu,  her şeyin kendini tekrar etmesini, yüzyıl boyunca değerlerin, inançların, tarihin, ekonominin, teknolojinin nasıl değiştiğini; toplumda adalet, din, siyaset, ordu konularının  ‘’ böyle gelmiş böyle gider’’ kaderini ince bir alayla saklar satırlarının arasına.

Büyülü gerçekçilik (Magic Realism) akımı denince akla ilk gelen bu roman, gerçekdışı olayları kusursuz bir anlatımla sıradanmış gibi aktarırken, siz kendinizi hikayeye kaptırır gidersiniz.

Güzel bir tat, naif bir gülümseme kalır sonunda…




Hiç yorum yok: